© Yeraltı Haber 2021

Sorumlu ve Sürdürülebilir Altın Madenciliği Konferansı Düzenlendi

Dünya Altın Konseyi ile Türkiye Altın Madencileri Derneği tarafından 28 Nisan 2022 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen etkinlikte, sürdürülebilir ve sorumlu madencilik prensiplerinin uygulamaları konusunda dünyada gelinen nokta ele alındı.

Pandemi etkisi, jeopolitik krizler ve başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere tüm dünyada yükselen enflasyonla birlikte gerçekleşen faiz artışı, pek çok sektörü derinden etkiledi. Ancak, tüm bu faktörlere rağmen altının, fiyat istikrarı gösterdiği ve değerli bir yatırım aracı olarak dünya ekonomisindeki yerini koruduğu, hatta güçlendirdiği görüldü. 2021 yılında, dünya altın arzı 4.666 ton düzeyinde gerçekleşirken, bu miktarın yaklaşık %76’sını teşkil eden 3.561 tonu madenlerden üretilen altınlardan, geri kalanı ise geri dönüştürülmüş altınlardan karşılandı.

Türkiye’nin yıllık ortalama altın talebi yaklaşık 200 ton düzeyinde gerçekleşirken, bunun 40 tonunu kendi kaynaklarımızdan karşılanmaktadır. Son 30 yılda gerçekleştirilen araştırmalar, ülkemizin dünyada önemli altın potansiyeline sahip ülkeler arasında yer aldığını kanıtlamıştır. Türkiye altın ithalatı için her sene ödediği milyarlarca dolar parayı yatırıma ve üretime dönüştürerek altın üretimini yılda 100 tona çıkarabilecek durumdadır.

Dünyada ve Türkiye’de sorumlu madencilik prensiplerine ilişkin yapılan uygulamalar hakkında bilgi alışverişi yapıldı.

Madencilik sektöründeki çeşitli kesimlerden çok sayıda temsilcinin yer aldığı etkinlikte açılış konuşmasını, Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz gerçekleştirdi. Yılmaz, Türkiye’deki altın madenciliğinin ve altın rafinasyonunun dünya standartlarında yürütüldüğünü belirttiği konuşmasında; insan haklarını gözetmek, iş güvenliğini sağlamak, çevre yönetimi ve doğaya yeniden kazandırma uygulamaları geliştirmek, kırsal kalkınmaya destek olmak ve finansal şeffaflık yaratmak gibi çeşitli alt başlıklardan meydana gelen sorumlu altın madenciliği ilkelerine uyum sağlamanın önemine işaret etti.

Türkiye’de, dünyaya entegre ve güçlü bir altın madenciliği sektörü için gerekli pek çok unsurun mevcut durumda olduğunu belirten Yılmaz, sorumlu bir şekilde yürütülen altın madenciliğinin, sürdürülebilir kalkınmayı desteklemede önemli bir rol oynadığını ve bu durumun en net örneklerinden birinin, ülkemizde özellikle son yıllarda atılan önemli adımlarla birlikte, çevreye ve insan haklarına duyarlı biçimde gerçekleştirilen madencilik faaliyetleri olduğunu belirtti. 

Dünya Altın Konseyi CEO’su David Tait, konuşmasında altının çevre ve insan sağlığına saygılı, yüksek düzeyde etik değerlere ve çevre standartlarına göre üretilmesi gerektiğini vurguladı. Tait, madencilik faaliyetleri yürütülen bölgelerin hava, su, toprak ve biyoçeşitlilik kalitesinin korunması; işçi hakları ve iş güvenliğinin sağlanması; etkili çevre yönetimi ile atmosfere karbon salınımının önüne geçilmesi, atık yönetimi gibi altın madenciliği ile çevre ilişkisi içerisinde değerlendirilebilecek temel konuların altını çizdi.

Borsa İstanbul Kıymetli Madenler ve Taşlar Piyasası Operasyon Direktörü Gökhan Yolcu; Yurt içinde cevherden üretilen altın külçelerin yurtdışına satılmasının yasak olduğunu, altın külçelerin rafinerilerde rafinaj işleminin tamamlanmasını müteakip yedi (7) iş günü içinde Borsaya teslim edilip Kıymetli Madenler Piyasasında alım satımının gerçekleştirildiğini ve alımlarda TCMB’nin Türk Lirası olarak ön alım hakkı olduğunu belirtti.

İstanbul Altın Rafinerisi Genel Müdürü Ayşen ESEN, Türkiye’de 25-30 bin arasında kuyumcu olduğunu, sektörde yaklaşık 250 bin kişinin istihdam edildiğini, yüzlerce fabrikanın bulunduğunu ifade etti. Esen; “ülkemizdeki kuyumculuk sektörü, dünyanın önde gelen kuyumculuk sektörlerinden birisi olup, dünyaya hizmet vermektedir” dedi.

Esen, konuşmasında; “hammadde kaynaklarında madenin payını %10’dan %20’ye çıkarmak ne kadar önemlisi ise iç kaynaklardan sağlanan hurdanın payını yükseltmek de bir o kadar, hatta daha fazla önemli olacaktır. İşte bu noktada da devreye “yastık altında atıl yatan altınların ekonomiye kazandırılması” devreye girmektedir. İstanbul Altın Rafinerisi olarak bu konuya baş koyduk ve çok çalıştık çok şey başardık. Kuyumcu Altın Değerleme Sistemi (KAD-SİS) ile yine dünyada bir örneği bulunmayan, vatandaş, bankalar ve kuyumcular olmak üzere tüm paydaşlarının kazanç sağlayacağı yeni bir projeye imza attık” ifadesinde bulundu.

Ebru Çoşar, Nadir Metal Rafineri’nin  sorumlu ve sürdürülebilirlik konusunda “The International Council on Mining and Metals”( ICMM)’nın kriterlerini benimsediğini ve altın rafinerisindeki  faaliyetlerini uluslararası standartlara  göre yürüttüklerini Türkiye’de London Bullion Market Association( LBMA)’ye akredite iki rafineriden birisi olduklarını yurt içinden ve yurtdışından pek çok müşteriye hizmet sunduklarını söyledi.

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER